Toplumsal Değişim Bağlamında Modernlik ve Ahlak: Duyguculuk
Author/s: Muhammed Veysel Bilici
Year: 2019 Vol: 1 Number: 1
Abstract
Bu çalışma, ahlakı bireysel, dolayısıyla psikolojik ya da aşkın, dolayısıyla mutlak ve felsefi bir alana yerleştirmeden ahlakın toplumsal alanda geçirdiği temel dönüşümler ve bunun kurumsal altyapısıyla ilgili bir izlek sunmayı hedeflemektedir. Ahlak bu çerçevede iyi ile kötü veya doğru ile yanlış kavramsal ikiliklerini aşacak bir biçimde iyinin, kötünün, doğrunun ve yanlışın toplumsal alanda üretilmesiyle mümkün hâle gelen bir insani olgu olarak kavranmaktadır. Benzer bir biçimde ahlaki birey ve ahlaklı eylem tarihsel ve toplumsal bağlam içine oturtularak ahlakın bireysel ve toplumsal açılardan işlevsellik ya da faydalılık anlayışlarındaki değişim ekseninde ele alınabileceği kabul edilmektedir. Faydalılık ve işlevsellik genel toplumsal yapı içinde tanımlanan ve sınırlandırılan olgulardır. Her ahlak teorisi bu açıdan faydanın ve işlevin gerek toplumsal gerekse bireysel noktadan tanımlanmasını gerektirmektedir. Bu boyut felsefi, dolayısıyla aşkın bir kabulden hareket etmek yerine insanoğlunun toplumsal alandaki varoluşunu esas alan bir ahlak dünyası betimlemesini mümkün kılmaktadır. Bu doğrultuda ahlak, toplumsal bir olgu olarak tarihin ve toplumsalın mümkün koşulları içinde ele alınması gereken iyi-kötü, doğru-yanlış, faydalı-zararlı gibi ikilikleri ve bunlar arasındaki muğlak alanları belirleyen zihniyet, dil ve pratikler bütünü olarak ele alınmıştır. Modern etik teorilerin başlangıç noktasında, olan ile olması gereken arasındaki ilişkinin kurumsal ve epistemolojik olarak kopması yatmaktadır. Bu gerilimi ortaya çıkaran ya da tetikleyen süreç, olanı ve olması gerekeni inşa eden, denetleyen ve ilan eden geleneksel kurumsal altyapının tahrip edilmesine paralel bir biçimde sadece olanın değil aynı zamanda olması gerekenin de bilimsel-iktisadi-siyasal yapının denetimine girerek ahlakın piyasa ve modern politik arenanın araçsallaştırdığı bir konuma indirgenmesidir. Klasik ya da geleneksel ahlaki dil, ahlakı ya geçmişte temellenen bir dille ya da anı aşan bir aşkınlıkla temellendirmektedir. Bu durum ahlakı bireysel bir tepki olmaktan çıkardığı gibi rasyonaliteyi inşa eden bir üst konuma yükseltmektedir. Modern ahlak ise bir yandan bireye ve bireysel otonomiye hiç olmadığı kadar yer açarken diğer yandan modernliğin çelişkilerinden birini inşa eder: modern siyasal ve toplumsal yapıda otonom birey fikri ile bağımlı birey fikri aynı anda ortaya çıkmaktadır. Kültürde tutarlılığın kaybolmasının kökeninde duyguların herhangi bir üst otorite tanımayan bir konuma yükseltilerek otantik ahlakiliğin temeline yerleştirilmeleri yatmaktadır. Duyguculuk, bu bağlamda, modern siyasi ve iktisadi düzenin bireylerin bilişsel, etik ve estetik bilinçlerini inşa etmelerine ve denetlemelerine imkân tanıyan meşrulaştırıcı ve araçsal bir etik dil ve varoluş tarzı geliştirerek hayatın geniş bir bölümünü geleneksel ve bütünlüklü ahlaki çerçevenin dışına taşımaktadır. Ahlakın, piyasanın ve siyasetin ihtiyaçlarına uygun bir biçimde konumlandırılması ve eleştirel potansiyelini kaybetmesi otantiklik ve özerklik görüntüsü altında duyguculuk ile mümkün hâle gelmektedir.
Keywords
ahlak, modernlik, duyguculuk, piyasa, siyaset